ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ DAVASI (İZALE-İ ŞUYU) NEDİR ? TÜM DETAYLARI

Ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu) davası, birden fazla malikin ortak olduğu taşınır veya taşınmaz mallarda paylı veya elbirliği mülkiyetinin sona erdirilmesi amacıyla açılan davadır. Bu dava genellikle miras paylaşımında, gayrimenkullerde veya taşınmaz mallarda ortaklar arasında yaşanan anlaşmazlık durumlarında çözüm getirmektedir. İşte ortaklığın giderilmesi davasının şartları ve detayları:

Ortaklığın Giderilmesi Davası Hangi Mahkemede Açılır?

Ortaklığın giderilmesi davasında görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre, paylı veya elbirliği mülkiyetinde olan bir malın ortaklığının giderilmesi (izale-i şuyu) amacıyla açılacak davalar sulh hukuk mahkemelerinde görülür.

Yetkili Mahkeme

Ortaklığın giderilmesi davasında yetkili mahkeme ise, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Taşınmazın bulunduğu yerin dışında başka bir yerde dava açılamaz; bu durum, Türk Medeni Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenmiştir.

Görevli ve Yetkili Mahkeme Özeti

  • Görevli Mahkeme: Sulh Hukuk Mahkemesi
  • Yetkili Mahkeme: Taşınmazın bulunduğu yer sulh hukuk mahkemesi

Bu düzenlemeler, ortaklık giderilmesi davalarının hızlı ve doğru bir şekilde çözümlenmesine katkı sağlamak amacıyla yapılmıştır.

Kimler Ortaklığın Giderilmesi Davasını Açabilir?

Ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu) davasını, ortaklığa konu taşınır veya taşınmaz malın paydaşı olan herkes açabilir. Davayı açabilecek kişilerle ilgili detaylar şunlardır:

1. Paylı Mülkiyet Paydaşları

Paylı mülkiyete tabi bir malda, paydaşlardan her biri ortaklığın giderilmesi davası açma hakkına sahiptir. Bu durumda:

  • Pay oranı fark etmeksizin her paydaş davayı açabilir.
  • Davayı açmak için diğer paydaşların onayı veya rızası gerekmez.

Örneğin, bir arsada %10 hisseye sahip olan bir paydaş bile tek başına ortaklığın giderilmesi davası açabilir.

2. Elbirliği Mülkiyeti Ortakları

Elbirliği mülkiyetinde, ortaklar arasında paylı mülkiyet gibi bireysel paylar bulunmaz. Tüm ortaklar malın tamamı üzerinde müşterek hakka sahiptirler. Ancak bu tür mülkiyette, davayı açmak için tüm ortakların birlikte hareket etmesi veya tek bir temsilci tayin edilmesi gerekmektedir. Örneğin, miras kalan bir malda mirasçıların tamamı ortaklığın giderilmesi davasını birlikte açmalıdır.

3. Mirasçılar

Miras yoluyla bir taşınmaza ortak olan mirasçılar, aralarında anlaşmazlık olması durumunda ortaklığın giderilmesi davası açabilir. Mirasçılardan herhangi biri veya tamamı, bu davayı miras kalan malın paylaşımı için talep edebilir.

4. Tasfiye Halindeki Şirket Ortakları

Tasfiye halinde olan bir şirkete ait taşınmaz veya taşınır mallar üzerinde ortaklık söz konusuysa, şirket ortakları veya tasfiye memuru, ortaklığın giderilmesi için dava açabilir.

5. Yasal Temsilciler

Paydaşların arasında yasal temsilciye ihtiyaç duyan kişiler (küçükler, kısıtlılar gibi) varsa, onların temsilcisi de ortaklığın giderilmesi davasını açabilir.

Özetle:

Ortaklık malı üzerinde hakkı bulunan her paydaş, diğer paydaşlardan bağımsız olarak veya elbirliği mülkiyetinde ortak hareket ederek ortaklığın giderilmesi davası açabilir. Bu durum, paydaşların malı kendi başlarına kullanma veya tasarruf etme hakkını kazanması için yasal bir çözüm sunar.

Ortaklığın Giderilmesi Davası Kime Karşı Açılır?

Ortaklığın giderilmesi davası, ortaklığa konu taşınır veya taşınmaz malda hissesi bulunan tüm paydaşlara karşı açılır. Bu davanın amacı, ortak mülkiyeti sona erdirerek paydaşların mülkiyet hakkını bağımsız hale getirmektir. Bu yüzden davalı taraf tüm paydaşlar olarak kabul edilir.

Davanın Açılacağı Taraflar

  1. Tüm Paydaşlara Karşı Açılması Zorunluluğu: Ortaklığın giderilmesi davası, ortaklığa konu olan taşınır veya taşınmaz malda hissesi olan bütün paydaşlara karşı açılmalıdır. Eğer davada tüm paydaşlar davalı olarak gösterilmezse, dava usul yönünden eksik olur ve dava tamamlanana kadar yargılama süreci devam edemez.
  2. Mirasçılar veya Elbirliği Ortakları: Eğer dava, mirasçılar arasında veya elbirliği mülkiyeti şeklinde ortak olunan bir mal üzerinde açılıyorsa, tüm mirasçılar veya elbirliği mülkiyetine dahil olan kişilerin davalı olarak gösterilmesi gerekir.
  3. Şirket Ortakları: Şirket ortaklığı durumunda, ortaklığa konu taşınmazın veya malın pay sahipleri davalı olarak gösterilir.
  4. Dava Sürecinde Satış veya Devir Durumunda: Eğer davanın açılmasından sonra paydaşlardan biri hissesini üçüncü bir kişiye devrederse, bu durumda yeni pay sahibi davaya dahil edilir.

Özetle

Ortaklığın giderilmesi davası, malda payı bulunan herkesin davalı olarak gösterilmesi gereken bir dava türüdür. Bu sayede mahkeme, tüm paydaşların haklarını gözeterek ortaklığın sona erdirilmesine karar verir.

 Ortaklığın Giderilmesi Davasının Şartları

  • Ortaklık Varlığı: Davanın açılabilmesi için bir malın üzerinde birden fazla malik veya paydaşın bulunması gerekir. Ortaklık, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyeti şeklinde olabilir.
  • Malın Bölünmeye Elverişsiz Olması: Eğer ortaklığa konu mal bölünebilir nitelikte değilse, örneğin bir apartman dairesi gibi, ortaklığın giderilmesi ancak malın satışa çıkarılması yoluyla yapılabilir. Bölünebilir nitelikte olan mallarda ise ortakların isteğine bağlı olarak aynen taksim mümkündür.
  • Ortaklardan Birinin Başvurusu: Ortaklığın giderilmesi için, ortaklardan birinin bu davayı açması yeterlidir. Diğer ortakların onayı veya rızası aranmaz. Ancak diğer ortakların da davaya katılma hakkı bulunmaktadır.
  • Aile Konutu İstisnası: Aile konutunun satışı halinde, özellikle aile bireylerinin korunması amacıyla diğer ortakların veya aile bireylerinin haklarına özen gösterilmelidir.

 Davanın Türleri

Ortaklığın giderilmesi davası iki şekilde sonuçlandırılabilir:

  • Aynen Taksim (Fiili Bölüşüm): Ortaklığın giderileceği taşınır veya taşınmaz mal, bölünebilir nitelikteyse, her bir paydaşa kendi payına düşecek şekilde fiziken bölünür. Bu durumda, dava sonucunda her ortak, malın kendi payına düşen kısmına sahip olur. Örneğin, bir arsa fiziksel olarak bölünebilir ve paydaşlar arasında paylaştırılabilir.
  • Satış Yoluyla Taksim: Eğer mal, fiilen bölünmeye uygun değilse (örneğin, bir bina veya apartman dairesi), mahkeme satış yoluna giderek malın satılmasına karar verir. Satıştan elde edilen gelir, ortaklar arasında pay oranlarına göre bölüştürülür.

 Davanın Aşamaları

  • Dava Açılışı: Ortaklığın giderilmesi davası, paydaşlardan herhangi biri tarafından, taşınmazın bulunduğu yer sulh hukuk mahkemesine açılır.
  • Keşif ve Değer Tespiti: Mahkeme, dava konusu malın bölünmeye uygun olup olmadığını belirlemek için keşif yapabilir ve bilirkişi aracılığıyla değer tespiti yapılmasını isteyebilir.
  • Karar Verme: Mahkeme, malın aynen taksim veya satış yoluyla bölünmesine karar verir. Eğer satış yapılacaksa, satış açık artırma usulüyle gerçekleştirilir ve gelir, paydaşlar arasında paylaştırılır.

 Önemli Noktalar

  • Ortakların Öncelikli Satın Alma Hakkı: Satışa çıkarılan mal, ortaklardan birinin öncelikli satın alma hakkını kullanmak istemesi halinde diğer ortaklara teklif edilir.
  • Masraflar: Dava sürecinde ortaya çıkacak masraflar, dava sonucunda satış gerçekleşirse satış bedelinden karşılanır.
  • İtiraz Hakkı: Ortaklardan biri, satış işlemi veya taksim kararına itiraz edebilir, ancak mahkeme kararı kesindir ve uygulanır.

 Ortaklığın Giderilmesi Davasının Avantajları ve Dezavantajları

  • Avantajlar: Bu dava, özellikle ortaklar arasında anlaşmazlıkların çözülmesini sağlar ve malın etkin bir şekilde kullanılmasını mümkün kılar.
  • Dezavantajlar: Satış süreci bazen malın değerinin altında sonuçlanabilir, bu nedenle ortaklar maddi kayıp yaşayabilir.

Bu dava, genellikle mülkiyetin sağlıklı bir şekilde paylaşılmasına olanak tanır ve ihtilafların çözümünde hukuki bir çözüm sunar.

Ortaklığı Giderilmesi Davası Sonrasında Satış Süreci Nasıl Olur ?

Ortaklığın giderilmesi davasında mahkeme, taşınmazın aynen bölünemeyeceğine karar verirse, satış işlemi satış memurluğu tarafından gerçekleştirilir. Satış memurluğu, taşınmazı açık artırma usulüyle satar ve elde edilen geliri ortaklara paylaştırır.

1. Mahkeme Kararının satış memurluğuna İletilmesi

Taşınmazın bulunduğu yer Sulh Hukuk Mahkemesi’nde, satış yolu ile ortaklığın giderilmesine karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesinden sonra, davanın taraflarından birinin satış işleminin yapılması aşamasına geçilmesini talep etmesi durumunda, Mahkeme dosyayı satış işlemlerinin yapılması için belirlediği satış memurluğuna gönderecektir.

2. Satış Hazırlıkları

  • Ekspertiz Raporu Alınması: Satış memurluğu, taşınmazın güncel piyasa değerini belirlemek için bir bilirkişi aracılığıyla ekspertiz raporu alır. Bu rapor, ihale başlangıç bedelinin belirlenmesinde kullanılır.
  • Satış İlanı: Taşınmazın satışı için en az 15 gün önce ilan yapılır. İlan, satışın yapılacağı icra dairesinin bulunduğu yer ve taşınmazın bulunduğu yer gazetesinde, ayrıca e-ihale platformlarında yayınlanır. Bu ilan, taşınmazın açık artırma yöntemiyle satışa çıkarılacağını duyurur.

3. Satış (Açık Artırma) Süreci

Satış memurluğunca yapılan taşınmaz satışı açık artırma usulüyle yapılır ve genellikle iki artırma aşamasından oluşur:

  • İlk Artırma: İcra müdürlüğü belirlenen tarihte ilk artırmayı düzenler. Bu artırmada taşınmazın değeri ekspertiz raporunda belirtilen bedelin en az %50’sine ulaşmalıdır. Eğer %50 değerine ulaşan bir teklif gelirse, taşınmaz en yüksek teklif verene satılır. Alıcının ihale bedeli ile kendisine düşen masrafları ihale tarihinde ya da verilmiş ise belirlenen en geç 10 günlük süre içinde ödemesi gerekmektedir. Bu aşamada, satış gününden itibaren 7 günlük süre içinde ihalenin feshi talebi bulunulabilir.
  • Ancak %50 bedeline ulaşılmazsa satış yapılmaz ve ikinci artırmaya geçilir.
  • İkinci Artırma: İlk artırmada alıcı çıkmazsa, 2. artırma için yeni bir tarih belirlenir. Bu artırmada, taşınmazın alacakları karşılayacak bir bedelden satılması amaçlanır. Ancak ihale bedeli yine taşınmazın ekspertiz değerinin %50’sinden az olamaz. Bu aşamada en yüksek bedeli veren kişi taşınmazı satın alır.

4. Ortakların İhaleye Katılımı

  • Ortakların Teklif Verme Hakkı: Ortaklardan herhangi biri taşınmazı almak isterse, ihale sırasında diğer alıcılarla birlikte teklif vererek satın alabilir. Ancak bu durumda diğer ortaklardan herhangi bir öncelik hakkı bulunmaz.

5. Satış Bedelinin Dağıtılması

  • Masrafların Kesilmesi: Satıştan elde edilen bedelden öncelikle ilan, ekspertiz ve diğer icra masrafları düşülür. Bu masrafların ardından kalan tutar ortaklar arasında pay oranlarına göre dağıtılır.
  • Ortakların Paylarının Ödenmesi: Her bir ortak, taşınmazdaki hissesine göre satış bedelinden payını alır. Bu şekilde ortaklık sona erdirilmiş olur.

6. Tapu Devri ve Yeni Malikin Tescili

Satış sürecinin tamamlanmasıyla birlikte, ihaleyi kazanan kişi taşınmazın yeni sahibi olarak tapuya tescil edilir. Tapu devri işlemi, ihale bedelinin ödenmesi ve gerekli evrakların tamamlanmasıyla yapılır.

Özetle

Ortaklığın giderilmesi davası sonrası taşınmaz satışı, satış memurluğunca açık artırma yöntemiyle yapılır. Satış bedeli paydaşlara dağıtılır ve mülkiyet ilişkisi sona erdirilir.

Ortaklığın Giderilmesi Davasında Muhdesatın Aidiyeti Konusunda Çekişme

Ortaklığın giderilmesi davasında, ortaklığa konu taşınmaz üzerindeki muhdesatın (yapı, ağaç, ekili ürün gibi) kime ait olduğuna dair uyuşmazlıklar sıklıkla karşılaşılan sorunlardandır. “Muhdesatın aidiyeti” konusu, taşınmaz üzerindeki yapının veya ağaçların kime ait olduğu ve bu paydaşın hakkının nasıl korunacağı ile ilgilidir.

Muhdesatın aidiyeti ile ilgili çekişmenin yaşandığı durumlarda mahkemenin yapacağı işlemler ve dikkat etmesi gereken noktalar şunlardır:

1. Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti

  • Tespit Davası: Ortaklığın giderilmesi davasında, taşınmaz üzerindeki muhdesatın kime ait olduğuna dair bir çekişme varsa, muhdesatın aidiyetinin belirlenmesi için öncelikle bir “tespit davası” açılması gerekebilir. Bu tespit davası, ilgili muhdesatın hangi paydaşa ait olduğunu belirlemeye yöneliktir.
  • Keşif ve Bilirkişi İncelemesi: Muhdesatın aidiyetinin tespit edilmesi için mahkeme, taşınmaz üzerinde keşif yaparak bilirkişiden rapor alabilir. Bilirkişi, taşınmaz üzerindeki muhdesatın hangi ortak tarafından yapıldığını, hangi tarihte yapıldığını ve malzeme gibi detayları inceleyerek aidiyeti belirlemeye çalışır.
  • Tarafların Beyanları ve Delilleri: Davada, tarafların beyanları, sundukları belgeler ve muhdesatın kimin tarafından yapıldığını ispatlayan diğer deliller incelenir. Örneğin, muhdesatın yapıldığına dair makbuzlar, ruhsatlar, tanık beyanları bu aşamada önemlidir.

2. Muhdesat Aidiyeti Çekişmesinin Çözümü

  • Ortaklar Arasında Anlaşma: Muhdesatın aidiyeti konusunda taraflar anlaşma sağlayabilirlerse, mahkeme bu anlaşmaya göre karar verebilir. Anlaşma olmadığı takdirde, muhdesat kimin tarafından yapılmışsa onun malı olarak kabul edilir ve bu yönde işlem yapılır.
  • Mahkeme Kararı: Mahkeme, bilirkişi raporu ve deliller ışığında muhdesatın aidiyetini belirler. Eğer muhdesatın kime ait olduğu belirlenemezse, genellikle tüm ortaklara ait sayılır ve satış bedeli ortaklar arasında paylaştırılır.

3. Muhdesatın Değeri ve Tazminat

Muhdesatın aidiyeti davada belirlenmişse, davanın sonucu olarak:

  • Muhdesat Sahibi Lehine Tazminat: Muhdesat sahibinin hakları korunarak, satış yapılırken muhdesatın değeri satış bedeline eklenebilir veya muhdesatın sahibi satış bedelinden ayrı olarak tazmin edilebilir.
  • İhale veya Satış Bedelinden Ödeme: Taşınmaz üzerindeki muhdesat, ihale veya satış yoluyla satışa çıkarılırsa, muhdesat sahibinin payı satış bedelinden düşülerek veya eklenerek paylaştırılabilir.

4. Yargıtay Uygulamaları ve Emsal Kararlar

Yargıtay, muhdesatın aidiyeti çekişmelerinde muhdesatın kime ait olduğunu ispatlayan tarafın lehine karar vermekte ve muhdesat sahibinin hakkını korumaktadır. Ancak aidiyeti ispatlanamayan muhdesatlar ortaklara ait sayılmaktadır.

5. Önemli Noktalar

  • İhtilafların Engellenmesi: Muhdesatın aidiyeti konusunda ihtilafların en aza indirgenmesi için tapuda muhdesat sahibinin haklarının belirtilmesi ve ortakların önceden anlaşması faydalı olabilir.
  • Muhdesatın Hukuki Durumu: Eğer muhdesatın kime ait olduğu ispat edilemiyorsa, tapuda yer alan maliklerin mülkiyet hakkı geçerli olur.

Bu süreçte ortakların hukuki destek alarak, muhdesatın aidiyeti ve paylaşımı konusunda hak kaybına uğramamaları sağlanabilir.

Bu sitede yer alan bilgiler hukuki tavsiye veya hukuki danışmanlık kapsamında değildir. Bu konuda büromuzun herhangi bir sorumluluğunun olmadığını beyan ederiz. Hak kaybına uğramamanız ve davada mümkün olan en iyi sonucu elde etmeniz için uzman bir avukatının hukuki birikiminden faydalanmanız gerekmektedir. Bunun için iletişim kısmından büromuza ulaşabilirsiniz.

KİRACININ TAHLİYESİ / TAHLİYE TAAHHÜTNAMESİNE DAYALI İCRA TAKİBİ NEDİR?

Tahliye taahhütnamesine dayalı icra takibi, kiracının belirli bir tarihte taşınmazı tahliye edeceğine dair yazılı bir taahhütte bulunmasına rağmen, bu tarihte tahliye işlemini gerçekleştirmemesi durumunda, ev sahibi veya mal sahibinin başvurabileceği yasal bir süreçtir. Türkiye’de bu işlem, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK) kapsamında yürütülür ve ilamsız tahliye takibi olarak adlandırılır.

1. Tahliye Taahhütnamesi Nedir?

Tahliye taahhütnamesi, kiracının belirli bir tarihte taşınmazı boşaltacağını beyan eden yazılı bir belgedir. Bu taahhüt, genellikle ev sahibi ile kiracı arasında kira sözleşmesi yapılırken ya da kira sözleşmesi devam ederken alınır.

Tahliye taahhütnamesinin geçerlilik şartları şunlardır:

1.1 Yazılı Olması

  • Tahliye taahhüdünün geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması zorunludur. Sözlü olarak verilen tahliye taahhüdü geçerli sayılmaz.
  • Noter onayı şart değildir, ancak noter onaylı olması taahhüdün geçerliliğini güçlendirebilir.

1.2. Kiracının İmzası

  • Taahhütname kiracı tarafından imzalanmış olmalıdır. Kiracı adına başkasının imzalaması veya kiracının iradesi dışında yapılan işlemler geçerli kabul edilmez.
  • Taahhütnamenin tarihinin yanı sıra kiracının açık iradesini ve rızasını gösterecek şekilde imza atılması önemlidir.

1.3. İrade Serbestisi ile Verilmiş Olması

  • Tahliye taahhüdü, kiracının serbest iradesiyle verilmelidir. Baskı, tehdit veya zorlama ile alınan taahhütler geçerli sayılmaz.
  • Kiracının gönüllü olarak bu taahhüdü vermiş olması, ev sahibi ile aralarındaki kira ilişkisinde kiracının bu taahhüdü zorla veya hile ile vermediğini kanıtlaması için önemlidir.

1.4. Kira Sözleşmesinin Yapılmasından Sonra Alınması

  • Tahliye taahhüdü, kira sözleşmesi yapıldıktan sonra verilmiş olmalıdır. Kira sözleşmesi imzalanırken aynı anda alınan taahhütler, kiracının baskı altında olduğu gerekçesiyle geçersiz sayılabilir.
  • Uygulamada genellikle kira sözleşmesi tarihinden belirli bir süre sonra, örneğin birkaç ay içinde, alınan taahhütnameler geçerli kabul edilmektedir.

1.5. Tahliye Tarihinin Açıkça Belirtilmesi

  • Tahliye taahhüdünde kiracının evi boşaltacağı tarih net bir şekilde belirtilmelidir. Tarih belirtilmeyen veya belirsiz bir süre içeren taahhütler geçersiz sayılır.
  • Taahhütte belirtilen tarihin kesin olarak anlaşılabilir olması gerekir. Bu tarih geçtikten sonra ev sahibi tahliye talebinde bulunabilir.

1.6. Belirli Bir Tarih İçin Geçerlilik

  • Taahhüt edilen tahliye tarihi, ileri bir tarih olmalıdır. Kiracı, henüz konuta yerleşmeden önce veya kısa süre içinde tahliye için taahhüt verilmemelidir.
  • İleri bir tarih belirlenmesi, kiracının taşınmazda makul bir süre oturabilmesi açısından önem taşır..

2. Tahliye Taahhütnamesine Dayalı İcra Takibi Süreci

Tahliye taahhüdüne dayalı tahliye işlemleri icra müdürlüğü kanalıyla yapılır ve bu süreç şu adımlardan oluşur:

A. İcra Takibi Başvurusu

Ev sahibi, tahliye taahhütnamesine dayanarak ilamsız tahliye talebiyle icra müdürlüğüne başvurur. Bu işlemde:

  • İcra müdürlüğüne dilekçe ile başvurulması gerekir.
  • Başvuruda, tahliye taahhütnamesinin aslı veya noter onaylı örneği sunulmalıdır.
  • Tahliye taahhütnamesine dayanarak tahliye isteminde bulunulur.

B. İtiraz Süreci

İcra takibi başlatıldığında, icra müdürlüğü kiracıya tahliye emrini tebliğ eder. Bu tebligata karşı kiracının yedi gün içinde itiraz hakkı bulunur. İtiraz edilmesi durumunda:

  • Ev sahibi, sulh hukuk mahkemesine başvurarak itirazın iptali ya da itirazın kaldırılması için dava açabilir.
  • Mahkeme itirazı kaldırırsa tahliye süreci devam eder.

C. Tahliye Emrinin Tebliği

Eğer kiracı tahliye emrine yedi gün içinde itiraz etmezse veya mahkeme itirazı reddederse, icra müdürlüğü tahliye emrini kesinleştirir. Bu durumda kiracının:

  • İcra müdürlüğünün belirttiği sürede evi tahliye etmesi gerekmektedir.

D. Zorla Tahliye

Kiracı belirtilen sürede taşınmazı boşaltmazsa, icra müdürlüğü aracılığıyla zorla tahliye işlemi başlatılır. Bu aşamada:

  • Kiracıya zorla tahliye işlemi uygulanır ve taşınmaz boşaltılır.
  • Zorla tahliye işlemi, icra memurları ve gerekirse kolluk kuvvetleri eşliğinde yapılır.

3. Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Tahliye taahhüdüne dayalı icra takibinde dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar şunlardır:

  • Geçerlilik Süresi: Taahhüt tarihinden sonra makul bir süre içinde tahliye talebinde bulunulmalıdır. Bu süre içerisinde başvurulmaması durumunda taahhüt, hakkın kötüye kullanılması nedeniyle geçersiz sayılabilir.
  • Yazılı Delil: Mahkemede tahliye taahhütnamesinin geçerli bir delil olarak sunulabilmesi için belgenin yazılı ve imzalı olması zorunludur.
  • Noter Onayı: Noter onaylı tahliye taahhütnameleri, mahkemeler nezdinde daha güçlü bir delil olarak kabul edilir.

4. İcra Takibi Masrafları ve Ücretler

İcra takibinde bazı masraflar ev sahibi tarafından karşılanır. Bu masraflar şunları içerir:

  • İcra müdürlüğü başvuru harcı,
  • Tebligat ve posta giderleri, avukatlık ücreti ve benzeri giderler.

5. Yargıtay Kararları ve İçtihatlar

Tahliye taahhütnamesine dayalı davalarda Yargıtay içtihatları da yol gösterici olmaktadır. Yargıtay, kiracının iradesinin dışında bir baskı altında tahliye taahhüdü vermesi halinde taahhüdün geçersiz sayılabileceği yönünde kararlar vermiştir.

Bu sitede yer alan bilgiler hukuki tavsiye veya hukuki danışmanlık kapsamında değildir. Bu konuda büromuzun herhangi bir sorumluluğunun olmadığını beyan ederiz. Hak kaybına uğramamanız ve davada mümkün olan en iyi sonucu elde etmeniz için uzman bir avukatının hukuki birikiminden faydalanmanız gerekmektedir. Bunun için iletişim kısmından büromuza ulaşabilirsiniz.

TEREKE TESPİT DAVASI / MİRAS KALAN MALLARIN TESPİTİ

Tereke tespiti davası, miras hukukunun önemli bir parçasıdır ve mirasçılar arasında paylaşılacak malvarlığının belirlenmesi açısından büyük önem taşır. Bu dava, özellikle terekeye dahil malların bilinmediği veya eksik tespit edildiği durumlarda mirasçılar, alacaklılar veya menfaati olan diğer kişiler tarafından açılabilir. Aşağıda, tereke tespiti davasının tüm detaylarını bulabilirsiniz:

1. Tereke Nedir?

“Tereke”, bir kimsenin ölümüyle mirasçılara intikal eden malvarlığının tamamını ifade eder. Bu malvarlığına:

  • Taşınır ve taşınmaz mallar (evler, arsalar, araçlar vb.),
  • Bankadaki para ve mevduatlar,
  • Alacaklar,
  • Borçlar,
  • Haklar (kira gelirleri, patent hakları vb.),
  • Zarara uğramış hak talepleri,
  • Vasiyetnameyle bırakılan mallar, gibi kalemler dahildir.

2. Tereke Tespiti Davası Nedir?

Tereke tespiti davası, ölen bir kişinin malvarlığının (terekesinin) eksiksiz ve doğru şekilde belirlenmesi amacıyla açılan bir dava türüdür. Dava, terekeye ilişkin belirsizliklerin ortadan kaldırılması ve mirasın adil şekilde paylaşılmasını amaçlar.

3. Tereke Tespiti Davasını Kimler Açabilir?

Tereke tespiti davasını şu kişiler açabilir:

  • Mirasçılar: Hem kanuni mirasçılar (eş, çocuklar, kardeşler) hem de vasiyetnameyle mirasçı atanmış kişiler.
  • Mirasçılara borçlu olanlar veya alacaklılar: Örneğin, terekeye dair bir alacak talebinde bulunan alacaklılar.
  • Terekede menfaati olan kişiler: Tereke ile ilgili menfaat sahibi üçüncü kişiler de (örneğin, terekeye dair bir hak iddiası bulunanlar) dava açabilir.

4. Tereke Tespiti Davasında Dava Süreci Nasıl İşler?

Bu davanın işleyişi birkaç aşamada gerçekleşir:

4.1 Davanın Açılması

  • Mirasçılardan biri veya mirasta menfaati olan bir kişi, tereke tespiti talebiyle mahkemeye başvurur.
  • Dava, miras bırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesi‘nde açılır.

4.2 Terekenin Tespiti ve Envanter Hazırlanması

  • Mahkeme, ölen kişinin tüm malvarlığını belirler ve bir envanter (malvarlığı listesi) hazırlar.
  • Bankalar, tapu daireleri, vergi daireleri gibi kurumlar ile yazışmalar yapılır, terekeye ait taşınır ve taşınmaz mallar tespit edilir.
  • Ölen kişinin borçları da bu envantere dahil edilir.

4.3 Bilgilendirme ve İtiraz Süreci

  • Tereke tespiti davasında hazırlanan envanter, tüm mirasçılara bildirilir.
  • Mirasçılar, tespitin yanlış olduğunu düşündükleri hususlara itiraz edebilir.

4.4 Tereke Defteri Tutulması

  • Gerektiğinde mahkeme, terekenin yönetilmesi amacıyla bir tereke defteri tutulmasını talep edebilir. Bu defterde, terekeye ait tüm malvarlığı, borçlar ve alacaklar kaydedilir.

4.5 Geçici Yönetim Tedbirleri

  • Tereke tespit sürecinde terekenin zarar görmemesi için mahkeme, tereke üzerinde geçici yönetim tedbirleri alabilir. Örneğin, tereke mallarının satışı engellenebilir ya da malvarlığı üzerinde haciz işlemleri durdurulabilir.

5. Tereke Tespiti Davasının Amacı

Tereke tespiti davasının amacı, terekeye dair malvarlığının tam ve eksiksiz olarak belirlenmesidir. Bunun yanı sıra:

  • Mirasçıların terekeye ait haklarını korumak,
  • Terekeye dair borç ve alacakların doğru şekilde belirlenmesi,
  • Tereke mallarının mirasçılar arasında adil şekilde paylaşılması,
  • Üçüncü kişilerin hak taleplerinin korunması sağlanır.

6. Tereke Tespiti Davası Sonucunda Ne Olur?

Dava sonucunda mahkeme, terekeye dahil tüm malvarlığını ve borçları tespit eder. Bu aşamadan sonra:

  • Mirasçılar arasında miras paylaşımı yapılır.
  • Eğer terekeye dair borçlar mevcutsa, borçların hangi sırayla ve ne şekilde ödeneceğine karar verilir.
  • Mirasın reddi söz konusu ise, terekenin tasfiyesi yapılır.

7. Mirasın Reddi Durumunda Tereke Tespiti

Mirasçıların mirası reddetmesi halinde, tereke tespiti davası farklı bir süreç izler. Miras reddedildiğinde, tereke tasfiye edilir, yani terekeye dair borçlar ödenir ve kalan mallar kanunen belirlenmiş diğer mirasçılara intikal eder. Eğer miras reddedilmişse, tereke üzerindeki borçlar, terekeye intikal eden mallardan karşılanır.

8. Tereke Tespiti Davasıyla İlgili Özel Durumlar

  • Saklı paylı mirasçılar: Türk Medeni Kanunu’nda, belirli mirasçıların (eş, çocuklar, anne-baba) saklı pay hakkı bulunur. Bu hak, terekenin tespitinden sonra miras paylaşımı sürecinde göz önünde bulundurulur.
  • Vasiyetname ve miras sözleşmesi: Eğer ölen kişinin bir vasiyetnamesi varsa, tereke tespiti bu belge doğrultusunda yapılır.

9. Tereke Tespiti Davasının Süresi

Bu davaların süresi, tereke kapsamına, mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklara ve malvarlığının tespitine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Tereke kapsamındaki malların fazlalığı veya karmaşıklığı, dava sürecini uzatabilir.

10. Masraflar

Tereke tespiti davası açmak için gerekli mahkeme harçları ve yargılama masrafları bulunur. Davanın kapsamına göre keşif, bilirkişi gibi ek maliyetler de oluşabilir.

Sonuç

Tereke tespiti davası, mirasçıların malvarlığını eksiksiz bir şekilde öğrenmesi ve bu malvarlığının doğru paylaşılması açısından önem taşır. Mirasçıların veya menfaat sahiplerinin, tereke üzerinde bir uyuşmazlık olduğunda bu davayı açmaları önemlidir.

Konya Boşanma Avukatı’na En Çok Sorulan Sorular

konya boşanma avukatı

Boşanma avukatı nasıl bulunur?
Belli bir alan haricinde dava alma zorunluluğu bulunmamaktadır. Boşanma davası almayı tercih etmesi ve kendisini boşanma davalarında deneyimli olarak tanıtması halinde boşanma avukatı İstanbul davaları için bulabilirsiniz. Boşanma davasına ilişkin dosya takibi yapılır. Boşanma avukatı iletişim adresi sayfanın son kısmında bulunmaktadır.

Aile avukatı nedir?
Boşanma avukatı olarak da bilinen ve bu konuda uzmanlaşan; velayet, nafaka, tazminat, mal rejimi konularında tecrübe sahibi olan avukattır. Diğer bir anlamda da bir ailenin tüm hukuki işlemlerini yürüten vekil anlamına gelir.

Boşanma avukatı ne iş yapar?
Dilekçenin hazırlanması, davanın açılması, dosya takibi, duruşmalara katılım gibi müvekkil menfaati öncelikli vekillik hizmeti gerçekleştirir.

Boşanma avukatı nedir?
Anlaşmalı ve çekişmeli boşanma, velayet, nafaka, mal rejimi tasfiyesi, maddi ve manevi tazminat, ziynet eşya talebi konularında uzmanlaşan ve çalışmalarını bu konuda yoğunlaştıran avukattır.

Boşanma avukatı ücreti ne kadar?
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde (AAÜT) Aile mahkemeleri için ayrıca bir ücret belirtilmemiştir. Ancak “Asliye Mahkemelerine takip edilen davalar için” alt sınır 4.080,00-TL’dir. Bu ücret boşanma davaları için de uygulanmaktadır. 2021 yılı boşanma davası ücreti 4.080,00-TL’dir.

Boşanma davaları hangi hukuk dalına girer?
Boşanma avukatı, medeni hukukun bir alt dalı olan aile hukuku uyuşmazlıklarından kaynaklanan boşanma, nafaka, velayet, mal paylaşımı vb. gibi davalara giren avukatlara halk arasında verilen isimdir.

Boşanma davası için avukat şart mı?
Boşanma davasında avukat tutulması şart mıdır? Herkes kendi hukuki uyuşmazlığını avukat desteği almadan yürütebilir, kendi davasını açabilir. Avukat desteği alma şartı, zorunluluğu bulunmamaktadır.

Boşanmak için ne kadar para lazım 2020?
2020 Boşanma davası açma masrafı ile harç olarak 45 Türk Lirası, tanık veya delil gerekiyorsa ise masraflar ile birlikte 700 TL civarında olmaktadır. Çekişmeli davalar da ise harcın yanında 1000 TL civarında bir masraf çıkabilmektedir.

Anlaşmalı boşanma davası masrafları ne kadar?
Anlaşmalı boşanma davaları çekişmeli boşanma davalarına göre daha kısa sürede bittiği gibi yargılama ücreti de çekişmeli boşanmaya göre daha azdır. Anlaşmalı boşanma davası açmak isteyenler başlangıçta ortalama 300 TL- 500 TL yargılama gideri ödemek zorundadır.

Boşanma davasında mahkeme masraflarını kim öder?
Çekişmeli boşanma davalarında mahkeme masraflarının davayı açan taraf yani davacı tarafından ödenmesi gerekmektedir. Davanın kazanılması durumunda yargılama giderlerinin bir kısmı karşı taraftan alınabilmektedir.

Boşanma avukatı nedir?
Boşanma avukatı, aile hukuku kapsamına giren boşanma davaları alanında uzmanlaşmış avukattır. Boşanma davaları, aile hukuku kapsamında ele alınır, fakat boşanma süreçleri hakkında fazlaca bilgiye sahip olan avukatlar, boşanma avukatı olarak nitelendirilir.

Çekişmeli boşanma davasında hakim ne sorar?
Aldatma sebebiyle açılan boşanma davalarında hâkim, aldatma hadisesinin ne zaman gerçekleştiği, aldatma olayının bir defaya mahsus olduğu veya sürekli olduğu, aldatmaya ilişkin kanıt bulunup bulunmadığı, kanıt var ise bunların neler olduğu, karı ve kocanın talep ettiği hususlarda birbirlerine karşı da farklı sorular

Anlaşmalı boşanmada iki avukata gerek var mı?
Anlaşmalı boşanma davasında, genel olarak halk arasında bir avukat tutmaya gerek olmadığı şeklinde inanç vardır. Yürürlükteki kanunlarımıza göre, herkes kendi davasını açıp yürütebilir. Ancak, bunun hak kaybına yol açabileceği unutulmamalıdır.

Anlaşmalı boşanmada avukat zorunlu mu?
Anlaşmalı boşanma davasında avukat zorunlu değildir. Ancak tarafların süreci yanlış yönetmemeleri, iradelerinin fesada uğramaması, hata yapmamaları ve mağdur olmamaları için avukattan destek alınması tavsiye edilmektedir.

Anlaşmalı boşanmada avukat tutmaya gerek var mı?
Anlaşmalı boşanma davası açılabilmesi için avukat tutulması zorunlu değildir. Taraflar birlikte anlaşarak davayı açabilirler ya da taraflardan birinin açtığı davayı diğerinin kabulü halinde de dava birlikte açılmış sayılacaktır.

Tek celsede boşanmak için ne yapmalı?
Özel nedenlerin olduğu durumlarda tek celsede boşanmak zordur. Nedenlerin ispat edilmesi, tanıkların dinlenmesi, kusurun ortaya konması zaman alabilir. Tek celsede boşanmak için en iyi yol eşlerin her konuda anlaşarak anlaşma protokolü ile anlaşmalı boşanma davası açmasıdır.

Boşanma dilekçesi ücreti ne kadar?
Boşanma davası açmak isteyen kişiler için 2020 yılında belirlenen şartlar 685 TL’dir. 685 TL Barolar Birliği tarafından belirlenen tutardır. Dilekçeye 685 TL vermek istemeyenler aynı zamanda boşanma dilekçelerini kendileri de hazırlayabilmektedir.

Boşanma davası açıldıktan sonra mahkeme ne zaman olur?
Dilekçe aşaması tamamlandıktan sonra mahkeme tarafından ilk duruşma tarihi belirlenir. Bu süreç mahkemelerin yoğunluğuna göre değişmesine rağmen genellikle davanın açılış tarihinden ortalama 5 – 6 ay sonra ilk duruşma gerçekleştirilir.

Anlaşmalı boşanma davası nasıl açılır?
Herhangi bir adliyenin Aile Mahkemesine başvurarak dava açılabilir. Anlaşmalı boşanma davasında anlaşmalı boşanma protokolü kabul edilerek uygulanır. Mahkemede tarafların bu başvurusu doğrultusunda tarafların hazırladığı anlaşmalı boşanma protokolü kabul ederek boşanma kararını verir.

Adliyede boşanma davası nasıl açılır?
Boşanma davası, boşanma dava dilekçesi ile açılmalıdır. Boşanma davası, avukat ile açılacak ise boşanma dava dilekçesi ve boşanma vekaletname ile açılabilir. Avukatsız açılacak ise boşanma dava dilekçesi ile kimlik fotokopisi yeterlidir.

Anlaşmalı boşanma harcı nereye yatırılır?
Anlaşmalı boşanma harç ve giderleri Adliye Veznesine yatırılır ve dava dosyası ile birlikte tevzi bürosuna teslim edilir.

Mahkeme dava masraflarını kim öder?
Ceza yargılamalarında davanın başından kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderleri kamu tarafından karşılanmaktadır. Sanık veya sanıkların dava sonunda haklarında beraat kararı verilmesi halinde mahkeme masrafları kamu üzerinde bırakılır.

Mahkeme masraflarını kim öder?
Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Bu masrafları peşin ödeyen taraf yargılama sonunda haklı çıkarsa yapılan masrafların haksız çıkan taraftan alınarak ödemeyi yapan tarafa ödenmesine karar verilir.

Çekişmeli boşanmada avukat ücretini kim öder?
Çekişmeli boşanma davalarında ise dava ücreti, davayı açan eş yani davacı tarafından ödenecektir. Kişiler avukatla anlaşmış ise, avukatlık ücreti de kendi bütçelerinden karşılanacaktır.

Çekişmeli boşanmada davalı duruşmaya gelmezse ne olur?
Her iki eşin birbirinden davacı olduğu davada, davasında taraflardan biri mahkemeye gelmezse hakim, gelmeyen tarafın davası hakkında düşme yönünde karar verecektir. Çekişmeli boşanma davası erkek eş, kadın eş fark etmeksizin davacının kim olduğu önem taşımamaktadır.

Çekişmeli boşanma davası kaç celsede biter?
Zina, hayata kast ya da suç işleme gibi özel nedenlerle açılan davalarda davalının kusurlu olup olmadığı değil özel boşanma sebebinin olduğu ispatlanmalıdır. Çekişmeli boşanma davaları 5 ya da 6 celsede sonuçlanabilir. Bu süreç yaklaşık olarak 1 ila 1,5 yıl arasında sürer.

Anlaşmalı boşanmada davalı duruşmaya gelmezse ne olur?
Anlaşmalı Boşanmada İki Taraf Duruşmaya Gelmezse Ne Olur? Her iki eş duruşmaya gelmez ise hakim tarafından dosyanın işlemden kaldırılması yönünde karar verilecektir. 3 ay içerisinde yeniden başvurulması halinde duruşma günü verilebilecektir.

Anlaşmalı boşanmada nafaka ödenir mi?
Anlaşmalı boşanma davasında, iştirak nafakası talep etmeyen eş, çocuk adına sonradan nafakanın bağlanması için açabilecektir. … İştirak nafakası, anlaşmalı boşanma ile kabul edilir fakat ilerleyen süreçlerde nafaka miktarı yeterli gelmezse iştirak nafakasının artırılması ve daha fazla olması adına dava açılabilir.

Anlaşmalı boşanmada tarafların hazır bulunması şart mı?
Anlaşmalı boşanma davasının şartlarından birisi de eşlerin duruşmada hazır bulunmaları zorunluluğudur. … Aksi halde tarafların anlaşmalı boşanmaları gerçekleşmeyecek, dava çekişmeli boşanmaya dönüşecek ve evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığının ilgili mahkemece araştırılması gerekecektir.

Anlaşmalı boşanmada ne yapılır?
Anlaşmalı boşanma davasında eşler mahkemeye bir boşanma gerekçesi göstermek zorunda değillerdir. 1 yıl evli kaldıktan sonra iki eş de boşanmak istediklerini belirttiğinde hâkim, boşanma kararı vermek zorundadır. Böylece aile içinde yaşanan olaylar, dava dilekçelerine geçirilmeden boşanma süreci tamamlanmaktadır.

Anlaşmalı boşanmada mal paylaşımı nasıl olur?
Anlaşmalı Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır? Taraflar evlilik birliği içerisinde edinmiş olduğu mallar üzerinden ilk olarak bir anlaşmaya varmalıdır. Mal olarak örnek vermek gerekir ise araç, taşınmaz, bankadaki paralar, düğünde takılan altınlardır. Anlaşma sağlanması halinde protokol maddesine geçirmelidirler.

Anlaşmalı boşanmada taraflardan biri vazgeçerse ne olur?
Anlaşmalı Boşanma Davasından (Bir taraf) Vazgeçerse Ne Olur? Anlaşmalı boşanma adından da anlaşıldığı üzere anlaşmanın olması halinde gerçekleşen boşanmadır. Bu nedenle taraflardan birisinin anlaşmadan dönmesi halinde dava açılmış ise çekişmeli boşanma davasına dönecektir.

Anlaşmalı boşanmada nafaka iptal edilir mi?
Anlaşmalı Boşanma Davasından Sonra Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması veya Azaltılması Talebi. Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir.

Anlaşmalı boşanma davası tek taraflı açılır mı?
Anlaşmalı boşanma için tek tarafın başvurması yeterli değildir! … Zira anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için, tarafların, boşanmanın sonuçları konusunda da mutabık olması gerekmektedir. Boşanmanın sonuçlarından kasıt, velayet, tazminat, nafaka, malların paylaşımı gibi konulardır.

Anlaşmalı boşanmadan sonra tazminat davası açılır mi?

Kural olarak boşanma davası ile beraber maddi ve manevi tazminat talep edilebileceği gibi boşanma davası kesinleştikten sonra 1 yıl içerisinde de maddi tazminat veya manevi tazminat davası açılabilir.

Hangi hallerde bosanma olmaz?
Burada en önemli unsur; zinadan sonra aldatılan eşin, aldatan eşi affetmemesidir. Affetmesi halinde zinaya bağlı boşanma gerçekleşemez. Kadının erkeğe veya erkeğin kadın hayatına kast etmesi, kötü veya onur kırıcı davranış içerisinde bulunması halinde de af olmaması halinde mahkeme boşanmaya hükmetmek durumundadır.

Boşanmak İstiyorum , Ne Yapmalıyım ?
Evlilik süresi 1 yıldan az olmamalıdır. …
Eşler birlikte dava açmalı ya da açılan davayı onaylamalıdır. …
Boşanma kararı vermiş olan eşler maddi konularda ve çocukların velayeti gibi konularda bir protokol ve düzenleme hazırlamış olmaları gerekmektedir.

Avukatsız boşanma davası ne kadar tutar?
Fakat avukatsız ilerletilen davalarda, işlemler ve ödemelerle ilgili bütün yükümlülükler taraflara ait olmaktadır. Avukatsız şekilde boşanma davası açmak isteyen kişinin, adliyede ödemesi gereken harçlar ve giderler vardır. Adliyede yapılması gereken bu işlemlerin kişiye ortalama maliyeti 500 TL civarı olmaktadır.

Danışma Ücretlidir

“Kısa görüşme ve randevu almak için lütfen telefon ediniz”

Türkiye Barolar Birliği tarafından verilen kararla: Danışma Ücretlidir. Avukatın ücretsiz veya asgari ücret tarifesinin altında, Dava Alması, Danışmanlık yapması Avukatlık Kanunu’na aykırıdır. Bu sebeple avukatlardan ücretsiz iş yapmalarının talep edilmemesi rica olunur.

Konya Boşanma Avukatı

Konya Boşanma Avukatı, Konya Boşanma Avukatları

Konya’da faaliyet gösteren Yusuf Tahtacı Boşanma Hukuk ve Avukatlık Bürosu Konya boşanma avukatları kadrosu anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma davalarına yönelik, boşanma avukatı olarak tazminat, nafaka, velayet, mal rejiminin tasfiyesi konuları dahil olmak üzere her türlü konuda hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir.

Konya boşanma avukatları ekibimiz boşanma hukuku konusunda edindikleri deneyim ve bilgiler çerçevesinde, müvekkillerimize en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek vermektedirler. Boşanma, evliliğin yasal olarak sona ermesi demektir. Bunun için de boşanma davası açmadan önce veya dava sırasında uzman boşanma avukatı nezaretinde boşanmanın planlanması ve neticelendirilmesi gerekir.

Boşanma sebepleri özel ve genel sebepler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebepleri 161-166’ncı maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yargıtay kararlarında da görüleceği üzere; özel boşanma sebepleri olarak zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı sayılmıştır. Genel boşanma sebepleri olarak ise; evlilik birliğinin sarsılması şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma eşlerin anlaşarak boşanmaları; anlaşmalı boşanma davası , bir boşanma reddinden sonra eşlerin üç yıl bir araya gelmemeleri olan fiili ayrılık sayılmaktadır.

Hukuk büromuz boşanma davası sırasında ve sonrasında müvekkillerimize ihtiyaç duydukları hukuki desteği sağlamakta ve kendilerine boşanma hukuku konusunda danışmanlık yapmaktadır.

Boşanma, evliliğin yasal olarak sona ermesi demektir. Bunun için de boşanma davası açmadan önce ve dava sırasında tecrübeli avukatlar nezaretinde boşanmanın planlanması ve neticelendirilmesi gerekir. Boşanma avukatlarımız, hukuki tecrübelerini ve çözüm bulma yeteneklerini birleştirerek müvekkillerimizi; boşanma davaları, anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanma, zina nedeniyle boşanma, terk nedeniyle boşanma, tanıma ve tenfiz davası, nafaka davaları, tazminat davaları, velayet davaları, mal rejimi davaları, mal ayrılığı sözleşmesi hazırlanması konularında temsil etmekte ve başarılarını devam ettirmektedirler.

Boşanma avukatlarımız, evlilik öncesinde veya evlilik devam ederken evlilik sözleşmesi ve mal ayrılığı sözleşmelerinin hazırlanması konusunda öncelikle imza öncesi eşlerin bilgilendirilmesi ve sözleşmelerin hazırlanmasında müvekkillerine destek olmaktadır.

Konya Boşanma Avukatları Ekibimizin Hizmetleri

+ Anlaşmalı boşanma davası açılması ve takibi

+ Çekişmeli boşanma davası açılması ve takibi

+ Mal rejiminin tasfiyesi davası açılması ve takibi

+ Nafaka ve tazminat davaları açılması ve takibi

+ Tanıma ve tenfiz davası açılması ve takibi

+ Velayet davaları açılması ve takibi

+ Nafaka uyarlanma davası açılması ve takibi

+ Nafaka ve tazminat alacaklarının tahsili için icra işlemleri yapılması

+ Şiddet gösteren eşin evden uzaklaştırılması davalarının açılması ve takibi

Anlaşmalı Boşanma

Türk Hukukunda kanun koyucu, eşlerin iradelerine de önem vererek anlaşmalı boşanma kurumunu düzenlemiştir. Aile birliğinin varlığını devam ettirme amacı taşıyan Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre anlaşmalı boşanma hususu da belli başlı şartlara bağlı tutulmuştur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166/II maddesinde düzenlenen anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için şu şartların varlığı gerekmektedir:

+ Evlilik en az 1 yıl sürmüş olmalı,

+ Eşlerin birlikte başvurması,

+ Hakimin tarafları bizzat dinlemesi,

Anlaşmalı boşanmaya ilişkin hususların protokole bağlanması.

Anlaşmalı boşanma davasında yukarıda saymış olduğumuz hususların yerine getirilmemesi halinde mevcut dava çekişmeli boşanma davasına dönüşecektir veya eksikliğin türüne göre davanın reddine karar verilecektir. Şayet evliliğin henüz 1 yılı doldurmamış olması halinde dava reddedilecek, duruşma esnasında taraflardan birinin boşanma işlemine icazet vermemesi halinde ise dava, çekişmeli boşanma davasına dönüşecektir.

Anlaşmalı boşanmada esas amaç tarafların iradelerine değer vermek ve bu iradeleri ön planda tutmaktır. Fakat bunun yanı sıra ağır işleyen Türk Hukuk sisteminde taraflara böyle bir imkan sağlanarak da boşanma işleminin daha kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleşmesi imkanı yaratılmıştır. Nitekim boşanma davaları yıllarca devam edebilmekte, bu süreç içerisinde taraflar yıpranmakta ve toplum içerisinde sıkıntılı bir süreç geçirmektedirler. Bunun yanı sıra anlaşmalı boşanma protokolüne hakimin müdahelesiyle birlikte zayıf konumda olan eşin korunması da amaçlanmıştır.

Anlaşmalı boşanma ilişkin taraflar arasında düzenlenen protokol belli başlı hususları içermelidir. Tarafların çocuklarının durumu, boşanmanın mali sonuçları, yargılama giderleri, nafaka ve tazminata ilişkin hususlar protokolde açıkça yer almalı ve taraflar arasında buna ilişkin herhangi bir ihtilaf yer almamalıdır. İşbu nedenle anlaşmalı boşanmada protokolün bağlayıcılığı önemli olup tarafların boşanma neticesindeki hukuki durumlarını belirlemesi açısından da hayati bir önem taşımaktadır.

Anlaşmalı Boşanma Davası Süreci

Eşler, anlaşmalı boşanma davasını kendileri açabileceği gibi avukatları aracılığıyla da bu işlemi gerçekleştirebilirler. Anlaşmalı boşanma davası sürecinde dikkat edilmesi gereken hususlar söz konusudur. Bunlara kısaca değinmek gerekirse:

Dava ortak bir dilekçe ile açılmalı veya eşin açtığı dava diğer eş tarafından kabul edilmeli,

+ Anlaşmalı boşanma protokolü düzenlenmeli

+ Taraflar duruşmada boşanma arzularını hakime bizzat beyan etmeli

Dava Süresi: Anlaşmalı boşanma davası Türk Hukukunda tek celsede biten duruşmalardan bir tanesi olup 2-4 ay arasında sürmektedir. Mahkemelerin yoğunluğuna göre daha kısa da sürebilmektedir. Davanın açılmasıyla birlikte tarafların taleplerinin tam ve eksiksiz olması halinde mahkemece duruşma tarihi verilecektir. Duruşmada tarafların iradelerini boşanma yönünde beyan etmeleri neticesinde hakim tarafından boşanmaya karar verilecek ve davanın kesinleşmesiyle birlikte boşanma işlemi tamamlanmış olacaktır.

Görevli Mahkeme: Anlaşmalı boşanma davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleri olup, başka bir mahkemede davanın açılması halinde dava, görev yönünden reddedilecektir.

Yetkili Mahkeme : Anlaşmalı boşanma davasında yetkili mahkemenin tayini için genel yetki kurallarına gidilecektir.

Anlaşmalı Boşanma Davası Hakkında Genel Bilgiler

Eşlerin en az birinde oluşan boşanma isteği ile boşanma süreci başlayabilmektedir. Boşanma davasının Aile Mahkemesinde açılması gerekmektedir. Yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri ya da eşlerin son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanmaya göre dava pratik, hızlı bir şekilde sonuçlanmaktadır.

Eşler arasında boşanma isteği bakımından ortak bir boşanma iradesi söz konusu ise,

Evlilik en az bir yıldan beri devam etmekte ise,

Eşler boşanmadan sonraki istekler ve menfaatler bakımından da anlaşmış iseler anlaşmalı boşanma davasını açabilirler. Bu davada dava dilekçesine ek olarak boşanma protokolü de yer almalıdır. Anlaşmalı boşanma protokolü örneği sitemizde yer almaktadır.

Eşlerin çocukları varsa ve boşanma davasını gören hâkim çocuk hakkındaki anlaşmaları da protokoldeki diğer maddelerle birlikte çocuğun yararına uygun bulursa bu durumda boşanmaya karar verilecektir.

Anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli boşanma davasına göre daha hızlı ve pratik olsa da özellikle boşanma protokolü, tarafların mahkeme içi ikrarını taşıdığından, maddelerin özenle ve dikkatli bir şekilde seçilmesi gerekmektedir. Zira boşanma protokolü, esaslı bir neden olmadıkça eşleri sürekli olarak bağlamaktadır. Bu bakımdan tecrübeli bir avukattan profesyonel bir destek alınması önerilmektedir.

Çekişmeli Boşanma

Çekişmeli boşanma davası, yine eşlerden en az birinin boşanma isteği doğrultusunda açılan, boşanma ve sonuçlarının protokolle değil, kusur oranları değerlendirilerek tesis edilen mahkeme kararı ile düzenlendiği dava türüdür. Çekişmeli boşanmada eşler arasında boşanma iradesi bakımından bir ortaklık olmayabilir. Eşlerden yalnızca biri boşanmayı istiyor olabilir ya da her ikisi de boşanmayı istiyor olsa da taraflar daha az kusurlu ya da kusursuz olduğunu düşünüyor olabilir.

Çekişmeli boşanma davası, anlaşmalı boşanma davasına göre daha uzun süren, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi genel ya da zina gibi özel sebeplerle açılabilen bir davadır. Anlaşmalı boşanma davasının aksine çekişmeli boşanma davasında kusur araştırılmakta, mahkeme kusurun kimde olduğunu tespit etmek için araştırmalar yapmakta, tanıkların bilgi ve görgüsüne başvurulabilmektedir.

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası sonucunda taraflar, kusura göre karşı tarafa nafaka ya da tazminat ödemek durumunda kalabilmektedir. Aynı şekilde taraflar eşit kusurlu ise herhangi bir tazminat ödenmeden de boşanma gerçekleşebilmektedir. Dolayısıyla kusurlu olmadığını ve karşı tarafın daha kusurlu olduğunu düşünen eşin, boşanma davasının başlangıcından sonuna kadar kendisini en iyi şekilde ifade etmesi ya da tecrübeli bir boşanma avukatı ile temsil ettirmesi önemlidir.

Boşanma davası sonrasında tazminatlar bir süreklilik arz etmese de nafakalar süreklilik arz etmektedir. Boşanma davası süresince ödenen tedbir nafakası, boşanma sonrasında ödenen yoksulluk nafakası ve çocuk için iştirak nafakası gibi hususların etkili bir şekilde talep edilmesi gerekmektedir. Hukuk büromuzca bu talepler, etkili bir biçimde ileri sürüldüğü gibi sonraki süreçte de gerekirse nafakanın artırılması davası ya da indirilmesi davası büromuzca yürütülmektedir.

Çekişmeli Boşanma Davası

Türk Medeni Kanunu’nun 166’inci maddesinde genel boşanma nedenlerinden biri olarak evlilik birliğinin sarsılması düzenlenmiştir. Şayet evlilik birliği temelinden sarsılmış ve evlilik birliğinin sürdürülmesi eşlerin kendilerinden beklenmeyecek derecede güçleşmişse, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Davacının kusuru daha ağır olursa, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Hakkın kötüye kullanılması halinde, evlilik birliliğin devamının davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararı kalmamışsa, boşanmaya karar verilebilir. Evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin boşanma için birlikte başvurması (anlaşmalı boşanma) veya eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu durumda hakimin boşanma kararı verebilmesi için tarafları bizzat dinlemesi şarttır. Hakim, eşlerin ve çocukların menfaatlerini dikkate alarak eşler arasındaki anlaşmada gerekli gördüğü takdirde düzeltme yapabilir.

Çekişmeli Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Eğer hakim herhangi bir sebeple boşanma davasını reddetmişse ve ret kararı kesinleştikten itibaren üç yıl boyunca her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

Tek taraflı boşanma iradesinin sunulması ile boşanma kararı verilmez. Boşanmaya karar verebilmesi için boşanmak istenen eşin kusurunun bulunması gerekir, aksi takdirde boşanma kararı verilemez. Bunun dışında eşlerden birinin kusuru olmadan boşanılması hali anlaşmalı boşanmanın bulunması halinde mümkündür. Mahkemenin boşanma kararını verebilmesi için duruşmada iki eşin de resen bulunması gerekmektedir.

Çekişmeli Boşanma Davası Hakkında Genel Bilgiler

Çekişmeli boşanma davası, yine eşlerden en az birinin boşanma isteği doğrultusunda açılan, boşanma ve sonuçlarının protokolle değil, kusur oranları değerlendirilerek tesis edilen mahkeme kararı ile düzenlendiği dava türüdür. Çekişmeli boşanmada eşler arasında boşanma iradesi bakımından bir ortaklık olmayabilir. Eşlerden yalnızca biri boşanmayı istiyor olabilir ya da her ikisi de boşanmayı istiyor olsa da taraflar daha az kusurlu ya da kusursuz olduğunu düşünüyor olabilir.

Çekişmeli boşanma davası, anlaşmalı boşanma davasına göre daha uzun süren, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi genel ya da zina gibi özel sebeplerle açılabilen bir davadır. Anlaşmalı boşanma davasının aksine çekişmeli boşanma davasında kusur araştırılmakta, mahkeme kusurun kimde olduğunu tespit etmek için araştırmalar yapmakta, tanıkların bilgi ve görgüsüne başvurulabilmektedir.

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası sonucunda taraflar, kusura göre karşı tarafa nafaka ya da tazminat ödemek durumunda kalabilmektedir. Aynı şekilde taraflar eşit kusurlu ise herhangi bir tazminat ödenmeden de boşanma gerçekleşebilmektedir. Dolayısıyla kusurlu olmadığını ve karşı tarafın daha kusurlu olduğunu düşünen eşin, boşanma davasının başlangıcından sonuna kadar kendisini en iyi şekilde ifade etmesi ya da tecrübeli bir boşanma avukatı ile temsil ettirmesi önemlidir.

Boşanma davası sonrasında tazminatlar bir süreklilik arz etmese de nafakalar süreklilik arz etmektedir. Boşanma davası süresince ödenen tedbir nafakası, boşanma sonrasında ödenen yoksulluk nafakası ve çocuk için iştirak nafakası gibi hususların etkili bir şekilde talep edilmesi gerekmektedir. Hukuk büromuzca bu talepler, etkili bir biçimde ileri sürüldüğü gibi sonraki süreçte de gerekirse nafakanın artırılması davası ya da indirilmesi davası büromuzca yürütülmektedir.

Boşanmada Tazminat Davası

Türk Medeni Kanunu’nun 174’inci maddesine göre “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” Bu maddeye ilişkin olarak Yargıtay 2. Hukuk Dairesi “Zina kişilik haklarına tecavüz oluşturduğundan, kusursuz eş lehine boşanma ile birlikte manevi tazminata da hükmedilmesi gerekir” şeklinde karar vermiştir.

Ancak, yine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bir kararına göre; kadının, mahkemeye başvurarak kocasının eve dönmesi için ihtar isteğinde bulunması bu ihtar tarihinden önceki olayları affetmesi veya hoşgörü ile karşılaması olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple koca artık kusurlu sayılmayacak ve karı lehine maddi ve manevit azminata hükmedilemeyecektir. Buna karşılık karıya hakaret eden davalı koca kusurlu sayılmakta ve bu durum boşanmaya sebep teşkil etmektedir. Özetle, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kişilik hakları saldırıya uğrayan davacının, kusurlu olan davalıdan manevi tazminat isteme hakkı vardır. Ancak eşin kendisine yönelik hakaretleri karşısında sessiz kalmayan veya bu hakaretlere sebebiyet veren eşin tazminat hakkı Yargıtay’ın ilgili kararında şu şekilde düzenlenmiştir; “…Toplanan delillerden; davalı kadının kocasına onur kırıcı kelimeler söylediği; davacının da davalıyı dövdüğü ve defol git dediği anlaşılmaktadır…. Boşanmaya sebep olan söz konusu olayda, tazminat isteyen kadın kusursuz ya da az kusurlu olmayıp eşit kusurludur. Bu durumda kadın yararına manevi tazminata hükmolunamaz.”

Sonuç olarak eşin maddi tazminata hak kazanabilmesi için kusursuz veya daha az kusurlu olması; buna karşılık diğer tarafın kusurlu olması, bir zararın varlığının bulunması ve hukuka aykırılık bulunması gerekmektedir.

Eşin manevi tazminata hak kazanabilmesi için ise kusursuz olması gerekmektedir. Manevi tazminat kişinin bozulan manevi dengesinin yeniden kurulması için kullanılan bir araçtır. Manevi tazminat istenen karşı tarafın kusurlu bulunması tazminata hak kazanılması için yeterlidir . Ancak manevi haklarının ihlal edildiğini iddia eden eş bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Eğer davacı eş kişilik haklarına saldırı niteliğindeki maddi olayın varlığını kanıtlayamaza, manevi tazminata hak kazanmaz.

Yasal Mal Rejiminin Sona Erme Tarihi

Mal paylaşımı davası olarak bilinen, boşanma sonucunda mal rejiminin tasfiyesi Türk Medeni Kanunu (TMK) 202. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre eşler arasındaki yasal mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimidir. Eşler aralarında başka bir mal rejimi belirlememişlerse kanunen bu mal rejimine tabi olacaklardır.

Yaygın olarak evlilik sözleşmesi olarak bilinen sözleşmeler de bu hüküm uyarınca eşler arasında geçerli olacak mal rejiminin seçimine dair sözleşmelerdir. Eşler arasında böyle bir sözleşme mevcut değilse, yasal düzenleme gereğince aralarında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olacaktır.

TMK 203. Maddede mal rejimi sözleşmesinin evlenmeden önce veya evlendikten sonra yapılabileceği belirtilmiş, bu sözleşmenin geçerli olabilmesi için şekil şartı koymuştur. TMK 205. Maddesine göre mal rejimi sözleşmesinin geçerli olabilmesi için noterde düzenlenmesi veya düzenlenen sözleşmenin noterce onaylanması gerekmektedir. Aksi halde taraflar arasında yapılan adi yazılı sözleşme geçerli olmayacak ve hüküm ifade etmeyecektir. Ayrıca kanuna göre “taraflar evlenme başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak da bildirebilirler.” Bu durumda ayrı bir sözleşme düzenlenmesi veya noter onayı aranmayacaktır. Ancak bu durumda mal rejimine ilişkin ayrıntı hükümleri düzenlenemeyecek, sadece mal rejimi seçimi yapılmış olacaktır.

Eşler yapacakları sözleşme ile mal ayrılığı rejimini kabul edebilecekleri gibi, kanunda düzenlenmiş olan diğer mal rejimlerinden birisini de kabul edebilirler.

Evlilikten Sonra Ortak Malların Paylaşımı

Aile Mahkemesi tarafından boşanma kararı verilmesi halinde, mal rejimi dava tarihinden itibaren sona ermiş sayılır. Yani bu durumda evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallar, aktifi ve pasifi ile boşanma davasının açıldığı tarihteki durumuna göre değerlendirilerek tasfiye edilir.

Ancak, mal rejiminin tasfiyesi için boşanma davasının açılmış olması yeterli değildir. Boşanma davası devam ederken açılmış olan mal rejiminin tasfiyesi davasında, boşanma davasının sonucunun beklenmesi gerekmektedir. Boşanma davası sonuçlanmadan mal rejimi davası bir karara bağlanamayacaktır. Çünkü evlilik birliğinin devamı halinde katılma payı alacağı doğmayacak ve mal rejiminin tasfiyesinin yasal şartı oluşmayacaktır.

Boşanma davasının reddedilmesi durumunda mal rejiminin tasfiyesine yönelik dava da reddedilecektir. Boşanma davasının kabulü ile evliliğin sona ermesi durumunda ise mal rejiminin boşanma kararının kesinleştiği tarihte değil, davanın açıldığı tarihte sonra erdiği kabul edilecek ve mal rejiminin tasfiyesi bu tarihteki edinilmiş malların durumuna göre yapılacaktır. Bunun yasal dayanağı TMK 225. Maddesindeki “Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer” şeklindeki düzenlemedir.

Şunu da belirtmek gerekir ki, kişisel malların iadesi için evliliğin sona ermesi şart değildir. Eşler her aşamada birbirlerine karşı kişisel mallarının iadesi yönünde dava açabilirler.

Boşanma Sonrası Mal Paylaşımı

Boşanma davası sonunda velayet, tazminatlar, nafaka gibi hususların yanı sıra mal rejimi ve sonuçları da gündeme gelmektedir. Mal rejimleri, boşanmadan sonraki süreçte önem taşımaktadır. Özellikle yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi ve sıklıkla görülen mal ayrılığı rejimi eşlerce iyi bir şekilde öğrenilmelidir. Edinilmiş mallara katılma rejimi yasal rejim olduğundan özellikle kararlaştırılmasına gerek yoktur. Ancak sıklıkla tercih edilen mal ayrılığı rejiminin seçilmesi ve kararlaştırılan hususların Mal ayrılığı rejimi sözleşmesi üzerinde geçerli bir şekilde ifade edilmesi önemlidir.

Unutulmamalıdır ki mal rejimleri, evlilikten önce düzenlenebildiği gibi evlilik sırasında da düzenlenebilmekte, değiştirilebilmektedir. Mal rejiminin değiştirilmesi, eşler arasında alınacak ortak bir kararla noterde gerçekleştirilecek işlemler ile olabildiği gibi bazı durumlarda mal rejiminin değiştirilmesi davası ile mümkün olabilmektedir.

Boşanma Sonrası Mal Paylaşımı

Boşanma davası sonunda velayet, tazminatlar, nafaka gibi hususların yanı sıra mal rejimi ve sonuçları da gündeme gelmektedir. Mal rejimleri, boşanmadan sonraki süreçte önem taşımaktadır. Özellikle yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi ve sıklıkla görülen mal ayrılığı rejimi eşlerce iyi bir şekilde öğrenilmelidir. Edinilmiş mallara katılma rejimi yasal rejim olduğundan özellikle kararlaştırılmasına gerek yoktur. Ancak sıklıkla tercih edilen mal ayrılığı rejiminin seçilmesi ve kararlaştırılan hususların Mal ayrılığı rejimi sözleşmesi üzerinde geçerli bir şekilde ifade edilmesi önemlidir.

Unutulmamalıdır ki mal rejimleri, evlilikten önce düzenlenebildiği gibi evlilik sırasında da düzenlenebilmekte, değiştirilebilmektedir. Mal rejiminin değiştirilmesi, eşler arasında alınacak ortak bir kararla noterde gerçekleştirilecek işlemler ile olabildiği gibi bazı durumlarda mal rejiminin değiştirilmesi davası ile mümkün olabilmektedir.

Konya Boşanma Avukatları Ekibimize Ulaşın

Konya‘da çalışmalarına devam eden Konya Boşanma Avukatı Yusuf Tahtacı Hukuk ve Avukatlık Bürosu‘na ve Konya boşanma avukatları kadromuza İletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

Konya Miras Avukatı

Miras avukatı olarak çalışan uzman ve deneyimli kadrosu ile müvekkillerimize hizmet vermekteyiz. Miras avukatı ekibi miras hukukunun temel iş ve işlemlerinden olan vasiyetname düzenlenmesi, miras sözleşmelerinin yapılması, mirasın reddi davası açılması, tereke tespiti davası açılması, ortaklığın giderilmesi izale-i şüyuu davasının açılması, tenkis davası açılması, muris muvazaası davalarının açılması gibi işlemlere ek olarak veraset ilamının alınması ve intikal işlemlerinin yapılması gibi tüm süreçleri takip etmekteyiz. Bu süreçlerde müvekkillerimizi en iyi şekilde temsil etme ve danışmanlık hizmeti verme amacını güdüyoruz.

Konya’da miras avukatı kadromuz ile vasiyetname düzenlemelerine ek olarak vasiyetnamenin iptali, vasiyetin açılması davalarını da takip etmekteyiz. Miras hukukunda iki çeşit mirasçı bulunur. Bunlardan biri miras bırakanın yasal mirasçısı, diğeri ise miras bırakan tarafından atanmış olan mirasçıdır.

Yasal Mirasçı: Miras hukukuna ilişkin temel düzenlemeler 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda yapılmıştır. Buna göre TMK md. 495-501 gereği miras bırakanın kan hısımları, evlatlık ve altsoyu ile sağ kalan eş yasal mirasçıdır.

Atanmış Mirasçı: Miras bırakanın hür iradesiyle mirasının bir kısmını veya tamamını belirli bir kişiye miras bırakması halinde mirasçı sıfatına haiz olan kimsedir. Miras bırakan bir vasiyetname düzenlemek sureti ancak bir kimseyi atanmış mirasçı olarak tayin edebilecektir.

Veraset İlamı/Mirasçılık Belgesi ve İntikal İşlemleri

Miras bırakanın vefatının sonrasında miras bırakanın mirasçılarının kim olduğunun ve bu kimselerin paylarının ne oranda olduğunun tespiti veraset ilamı, diğer adıyla mirasçılık belgesinin alınması ile belirlenebilecektir. Veraset ilamı yahut mirasçılık belgesi mirasçılardan herhangi biri tarafından Noter’den temin edilebileceği gibi Sulh Hukuk Mahkemelerinden de talep edilebilir. Ancak mirasçılar arasında başka ülke vatandaşlığı olan yahut Türkiye’de ikamet adresi bulunmayan kimselerin bulunması halinde mirasçılık belgesi noterden çıkarılamaz, belgenin temini için Sulh Hukuk Mahkemesinde hasımsız bir dava açılmak zorundadır. Aksi kanıtlanana kadar mirasçılık belgesi geçerli kabul edilecektir. Mirasçılık belgesinde hatalı bir durum olduğunun tespit edilmesi halinde ise mirasçılık belgesinin iptali davası açılması gerekmektedir. Miras bırakandan kalan mal varlıklarının mirasçılara geçişinin sağlanması işlemine intikal denmektedir. Örneğin taşınmaz bir mal varlığının mirasçılara intikalini sağlamak için ilgili Tapu Müdürlüklerinde intikal işlemlerinin yapılması için mirasçılık belgesi ile başvuru yapmak gerekmektedir. Bu süreçte taraflar kendileri bizzat işlemleri takip edeceği gibi bu süreci bir miras avukatı aracılığıyla takip etmeleri de mümkündür.
Miras Kalan Malvarlığının Tespit Edilmesi

Uygulamada miras bırakan kişinin ölümünden sonra mirasçılarına hangi mal varlıklarının kaldığı yönünde bir bildirim yapılması söz konusu olmamaktadır. Bu nedenle miras bırakanın mal varlıklarının mirasçılar tarafından araştırılması gerekmektedir. Miras bırakan adına kayıtlı taşınmazların, banka hesaplarındaki paraların, hisse senetlerinin ve varsa araçların tespiti için tereke tespiti davası açılması gerekmektedir. Tereke tespiti davası ile miras bırakanın alacak ve borçlarının tamamı Mahkemece tespit edilmektedir.
Vasiyetname

Vasiyetname, bir kişinin hayatta iken, öldükten sonra mirasının kimlere kalacağını, nasıl paylaşılacağını düzenlediği evraktır. Bunun hukuken tanımı, ölüme bağlı tasarruftur. Yani vasiyetname ile kişi, henüz hayatta iken, kendi mal varlığı üzerinde, ancak öldükten sonra hüküm ifade edecek tasarruflarda bulunabilmektedir. Vasiyetname 3 farklı şekilde tanzim edilebilmektedir:
Resmi Vasiyetname
El Yazılı Vasiyetname
Sözlü Vasiyetname
Resmî Vasiyetname:

Resmi vasiyetnamenin iki tanık huzurunda noter önünde düzenlenir. Miras bırakan, arzularını notere bildirdikten sonra, noter vasiyetnameyi yazar ve okuması için miras bırakana verir. Bunun üzerine miras bırakan, vasiyetnameyi okuduğunu ve okuduklarının, son arzuları olduğunu noterin huzurunda 2 tanığına söyler. Tanıklar ise, miras bırakanın bu ifadesinin, kendi önlerinde yapıldığını ve miras bırakanı bu işlemi yapmaya ehliyetli gördüklerini vasiyetnameye yazarak altını imzalarlar. Vasiyetname içeriği, tanıklara bildirilmek zorunlu değildir. Vasiyetname, miras bırakan tarafından da imzalandıktan sonra noter de vasiyetnameye tarih koyarak imzalar. Kimler Vasiyetnamede Tanık Olamaz? Fiil ehliyeti olmayanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, okur yazar olmayanlar, miras bırakanın eşi, üst-altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine memur/noter veya tanık olarak katılamazlar.
El Yazılı Vasiyetname:

Bu vasiyette, miras bırakan, yıl, ay, gün ve bulunduğu yeri de yazmak suretiyle, tüm vasiyetini el yazısıyla başından sonuna kadar sonra da imzalar.
Sözlü vasiyetname:

Eğer muris, kendisini bekleyen yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi mücbir sebepler nedeniyle, resmî veya el yazılı vasiyetname yapamayacak durumda ise, sözlü vasiyet yapabilir. Unutulmamalıdır ki öncelik resmi vasiyetnamenin yapılmasıdır. Ancak bunun mümkün olmadığı hallerde diğer vasiyetname türlerinin tercih edilmesi söz konuş olabilecektir. Yine belirtmek isteriz ki vasiyetname hükümlerinden memnun olmayan ve vasiyetnamenin kendisi aleyhine düzenleme içerdiğine inanan mirasçılar vasiyetnamenin iptalini bir dava açmak yolu ile sağlayabileceklerdir. Vasiyetnamenin iptali davası ile vasiyetin iptalinin sağlanması için kanunda belli koşullar aranmıştır. Bu durumların varlığının ispat edilmesi halinde Mahkeme, vasiyetnamenin iptaline karar verebilir.

Saklı Payın İhlali

Kanun gereği miras bırakanın sağlığında yaptığı bir takım tasarruflar ile mirasçıların yasal miras paylarının belli bir kısmı üzerinde tasarruf etmesi sınırlandırılmıştır. Bir diğer tabirle miras bırakanın mirasçılardan bir veya birkaçını mirasından mahrum etme imkanı ortadan kalkmıştır. Saklı payı ihlal edilen mirasçı tenkis davası açarak saklı payına tecavüz edilmesinden kaynaklı zararlarını tazmin edebilecektir. Tenkis davasının konusu miras bırakanın saklı paya tecavüz anlamına gelen tasarruflarının bu tecavüz oranında indirilmesi, indirilen bu kısmın da saklı payına tecavüz edilen mirasçıya tahsis edilmesidir.

Mirastan Mal Kaçırma / Muris Muvazaası

Miras bırakanın sağlığında diğer mirasçılara herhangi bir karşılık olmaksızın yapmış olduğu kazandırmaların bulunması halinde bu tasarruf nedeniyle miras payında azalma meydana gelen mirasçı denkleştirme davası açarak yapılan işlemden kaynaklı zararını talep edebilecektir. Örneğin miras bırakan sağlığında bir kısım taşınmazlarını mirasçılardan yalnızca birine bedelsiz olarak devretmişse, miras bırakanın ölümünden sonra bu taşınmazlardan hak sahibi olması devirle engellenen mirasçı dava açarak denkleştirme talep edebilecektir. Burada devre konu mal varlığının saklı payı aşıp aşmadığına da bakılmaz. İşte bu işlem görünüşte bir satış işlemi gibi yapılmış olabilir. Bu durumda muvazaalı yani danışıklı bir işlemin varlığı söz konusu olacaktır. Bunun miras hakkı olan kişiler arasında gerçekleşmesi halinde muris muvazaasının varlığından bahsedilebilecektir. Bu gibi durumlarla daha çok miras bırakandan uzakta yaşayan ve sıkı aile ilişkileri olmayan çocukların karşılaştığı görülmektedir. Muris muvazaası davası avukatı ile bu tür hak ihlallerine uğramanız halinde tespit yapabilir ve dava açarak hakkınızı talep edebilirsiniz.

Paylı Mülkiyete Geçiş Davası

Miras bırakanın vefatından sonra mirasçılara kalan mal varlıkları üzerinde mirasçılar el birliği ile mülkiyet sahibi olurlar. Mülkiyet türlerinden bir diğeri ise paylı mülkiyettir. Elbirliği ile mülkiyette tapuda hisse oranları yani paylar yoktur. Paylı mülkiyette ise pay oranları bellidir. Bu nedenle de paylı mülkiyette payların devri, rehni ve alacaklılar tarafından haczi mümkündür. Elbirliği mülkiyetinde ise paylı mülkiyetten farklı olarak üzerinde serbestçe tasarruf edilebilecek paylar yoktur. Paylı mülkiyete geçiş için maliklerin tamamı bir araya gelemiyorsa paylı mülkiyete dönüştürme davası açılmalıdır. Yine uygulamada karşılaşılan en büyük sorunlardan biri mirasçılık belgesindeki paylar belirli olmasına rağmen miras bırakanın bankalarda varlıklarının mirasçıların tamamı hazır bulunmadığı mühletçe bankalar tarafından mirasçılara verilmemesidir. Örneğin miras bırakanın bankada bir parası varsa ve tüm mirasçıları bir araya getiremiyorsanız, bu para üzerindeki mülkiyetin paylı mülkiyete dönüştürülmesini dava yolu ile talep etmelisiniz. Mahkeme tarafından verilen kararla birlikte bankaya gittiğinizde payınıza düşen parayı alabilirsiniz.

Ortaklığın Giderilmesi / İzale-i Şüyuu Davası

Miras bırakanın ölümünden sonra mirasçılar mal varlıkları üzerindeki ortaklıklarının sona erdirilmesini talep edebilirler. Mal varlıklarının ne şekilde paylaşılacağı konusunda anlaşma sağlanamaması halinde mirasçılardan her biri Sulh Hukuk Mahkemesinden ortaklığın giderilmesini isteyebilecektir. Ortaklık, satış yolu ile veya aynen taksim yolu ile giderilebilir. Bunun yapılmasında malın cinsi, sayısı gibi özellikler önem arz etmektedir.